EDİTÖRDEN MEKTUP

Manevi Sığınak

Artan hayat pahalılığı, derinleşen ekonomik kriz, adalete duyulan güvenin giderek azalması, sosyal yapının yozlaşması ve medya üzerindeki baskılar… Tüm bunların gölgesinde bir yılı daha geride bıraktık. Peki, bu gemi nereye gidiyor? Son dönemde peş peşe yaşanan felaketler ve krizler, toplumun içindeki belirsizlikleri daha da derinleştirirken, kültür sanat dünyasının bu kaotik ortamda nasıl bir rota çizeceği büyük bir merak konusu.

İşte bu belirsizliği anlamak adına, kendi alanlarında öncü Hüsamettin Koçan, Şebnem İşigüzel, Gündüz Vassaf, Özcan Yaman, Uras Kızıl, Gökçer Tahincioğlu gibi isimlere kulak verdik. Onların değerlendirmelerinde, sanatın yalnızca bireysel yaratıcılığın bir aracı değil, aynı zamanda toplumu bir araya getiren güçlü bir bağ olduğu vurgulandı. Krizlerin getirdiği yükleri hafifletmek ve toplumsal dayanışmayı güçlendirmek adına sanatın kolektif hareketlere zemin hazırlaması gerektiğine dikkat çektiler. Bu umut dolu perspektifi merak ediyorsanız, dosya konumuza bir göz atın.

Dosya konusundan bahsetmişken, biraz olsun moral bulmak ve içimizi ısıtmak adına Sevgililer Günü’nü tüketim tuzaklarından uzak bir şekilde sanatın ilham verici aşklarıyla ele aldığımız bir konu da hazırladık. Sanatsal üretimlerinde ilişkilerinden beslenen, bu diyalogları yaratıcılıklarına yansıtan çiftlere odaklandık. Listemizde Gilbert & George, Ted Hughes & Sylvia Plath, Rondinone & John Giorno gibi isimler yer alıyor. Bu özel ilişkilerin sanata kattığı derinliği keşfetmek isterseniz, bu dosya tam size göre.

Yakın zaman önce kaybettiğimiz Arhan Kayar’ı andığımız sayfaları da bulacaksınız bu sayıda. Arhan Kayar 90’lı yılların başından itibaren memleketin yaratıcı sektörlerine çok emek vermiş, beklenmedik vedasına kadar, her anlamda yaratıcılığı teşvik etmiş farklı alanlarda üretim yapan insanlarla ortak projeler geliştirmiş bir isimdi. Hüseyin Çağlayan’dan Seyhan Özdemir ve Sefer Çağlar’a, Aldo Cibic’den Refik Anadol’a kadar birçok isimle konuşup onun üretimlerine odaklandığımız sayfalar bir veda niteliğinde.

Son birkaç aydır İstanbul’un en önemli kültürel markalarından biri olan ve uzun zamandır kapalı olan Markiz’de bazı hareketler merak uyandırıyordu. Öğrendik ki Markiz, PİLEVNELİ işbirliğiyle Mart ayında sanatçı ikilisi :mentalKLINIK’nin Dehşetli Güzel projesine ev sahipliği yapacak. Bu vesileyle Haldun Taner’in 1983 yılında Markiz hakkında yazdığı şu satırlara kulak verelim: “… Burada her masa küçük bir ada gibiydi. Kalabalığın içinde kendinize ait bir sessizlik bulabilirdiniz. Sizi yoran konuşmalardan, anlamsız tartışmalardan kaçarak bir saat huzur bulabilirdiniz. Arada bir Avedis Efendi’nin önlüğüyle gözüküp kaybolması, mekânın huzurunu tamamlayan bir detaydı. İstanbul’dan uzaklaşınca en çok özlediğim yerlerden biri Markiz’di. İnsan, böyle manevi barınaklara muhtaç. Zor zamanlarımda oraya gider, kendimi bulurdum.”

Haldun Taner’in bu satırları, bugüne uzanan bir miras gibi. Hepimizin böyle ruhumuzu dinlendireceği, kendimizi bulacağı sığınaklara ihtiyacı var. Geçmişte İstanbul’un incisi olan Markiz’in, tarihi dokusunu koruyarak sanatla yeniden hayat bulması, bizlere umut veriyor. Bu dönüşümü kutlamak için Markiz’i bu ay dergimizin kapağına taşıdık. Serkan Eldeleklioğlu’nun gece yarısında çektiği, Markiz’in büyüleyici atmosferini yansıtan fotoğraflar, bu özel anı ölümsüzleştiriyor. Bu yeni yılın ilk sayısında, Haldun Taner’in bahsettiği gibi, bu sayfaların her birinin sizi düşünmeye, hissetmeye ve huzur bulmaya çağıran birer manevi sığınak olmasını dileriz.